Bir sene önce DÜÇ (Düşün.Çalış.Üret.) kapsamında planladığım okul bitiminde Gürcistan ve Karadeniz’i gezme hayalimi çok şükür ki gerçekleştirmeye muvaffak oldum.
Sınavlar biter bitmez bana eşlik etmek isteyen sınıf arkadaşım Müsellim ile Tiflis’e (Gürcistan) bilet aldık ve akşamına yola koyulduk.
İğrenç bir otobüs, iğrenç bir hizmet vardı ortada. Bundan bahsetmek istemiyorum.
Her neyse, kazasız belasız bir yarışmanın bölümlerini geçer gibi de olsa Tiflis’e vardık. Nasipliyiz ki Tiflis’te doğup büyümüş bir Azerbaycanlı olan Şxı da oraya gidiyormuş ve akşam Batum’dan bileti varmış bizi gezdirmeyi teklif etti bizde kabul ettik.
Allah var, bayaa iyi gezdirdi Tiflis’i altüst ettik diyebiliriz, güzel yerler gördük, gezdik.
Akşam Şxı’yı uçağa binmek için Batum’a uğurladıktan sonra bir de tek altüst ettik oraları. Ardından Batum’a sonra Artvin,Rize,Trabzon’a geçtik.
Neyse, bunları şimdi anlatmayacağım asıl mesele memlekete dönmüş olmam ve araştırıp yazmak istediğim konuları yazmak için vakit ayıramamam.
Bu yazının düne kadar yetişmesi gerekiyordu fakat ben ancak bugün yazabiliyorum ve akademik de bir yazı değil.
Her yeni bir ortam yeni bir düzeni beraberinde yeni alışkanlıkları gerektirir. Bende bu ortama henüz ayak uydurmak için harekete geçiremedim bir türlü kendimi. Yapılacak işleri zamanlara bölmem ve araştırma için vakit ayırmam gerekiyor ama önce şu anda uğraştığım işleri bir düzenlemem gerekiyor.
Her yeni bir başlangıç, yeni bir zaman kaybı olabiliyor. O yüzden her şeyi önceden planlamamamız gerektiğini düşünüyorum. Tabii ki takıntı seviyesinde olacak şekilde değil.
Nedir bu takıntı seviyesi, planlayacağı işin saatini, her detayını hesaplamak. Böyle değil, sadece temelini planlamalıyız.
Tekrar kusura bakmayın der, bu yazıyı geçtiğimiz haftanın yazısı saymanızı rica ederim sayın blog.
Hürmetle.
0 yorum